Dışişleri Bakanı, Locarno Antlaşmaları'nın Londra'daki Dışişleri Bakanlığı binasında imzalanmasının 100. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen törende bir konuşma yaptı. Konuşmada, antlaşmaların imzalandığı 1925'teki 'ortak çaba ruhu'nun bugün de geçerli olduğu belirtildi.
100 Yıl Öncesinden Dersler
Bakan, törenle ilgili 1925 tarihli haberleri incelerken, tartışmaların ne kadar modern hissettirdiğinden etkilendiğini ifade etti. O dönemde törenin filme alınma haklarıyla ilgili bir 'medya krizi' yaşandığını ve bunun parlamentoda antlaşmanın askeri sonuçlarından daha fazla tartışıldığını anlattı. Ancak tüm bu gürültünün ötesinde, o dönemde orada bulunan herkeste, başarmaya çalıştıkları şeyin ağırlığı ve Avrupa halklarına karşı borçlu oldukları görev konusunda belirgin bir his olduğunun altını çizdi.
Milyonlarca kaybın verildiği I. Dünya Savaşı'ndan yedi yıl sonra, barışın borcunun tüm tarafları ağırlıkla hissettirdiğini vurgulayan Bakan, savaşta hayatını kaybeden gençlerden örnekler verdi. 1925'te bu salonda ayakta duran erkek ve kadınların, Fransız Dışişleri Bakanı Aristide Briand'ın okuduğu bir mektup üzerine açıkça ağladıklarını hatırlattı. Mektupta, "Bir aile annesinin sizi tebrik etmesine izin verin. Sonunda, çocuklarıma korkusuzca bakabilecek ve onları güvenle sevebileceğim" yazıyordu.
Antlaşmaların zayıf yönleri ve nihai çöküşü üzerine saatlerce tartışılabileceğini, ancak 'ortak çabanın ruhu'nun o zaman olduğu kadar bugün de önemli olduğunu söyledi. Nobel Barış Ödülü tören konuşmasından alıntı yaparak, "Bu devlet adamlarının başardıklarını tam olarak takdir etmek istiyorsak, barış programını hayata geçirmek için ülkelerindeki şiddetli milliyetçi muhalefetin üstesinden gelmek zorunda kaldıklarını gözden kaçırmamalıyız" dedi.
Modern Tehditler ve Rusya'nın Savaşı
Bakan, bu ruhun bugün, büyük bir küresel istikrarsızlık zamanında, giderek daha karmaşık hibrit güvenlik tehditleriyle karşı karşıya olduğumuz bir dünyada da aynı derecede önemli olduğunu ifade etti. En acil tehdidin ise Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşı olduğunu vurguladı.
"Bu savaş, kışkırtılmamış, haklı gösterilemez ve affedilemez" diyen Bakan, Rusya'nın Ukraynalı çocukları kaçırıp 'yeniden eğittiğini' ve sivilleri hedef alan saldırılar düzenlediğini belirtti. ABD ve Başkan Trump'ın bir ateşkes sağlama ve sürdürülebilir bir barış arayışındaki çabalarının çok önemli olduğunu söyledi. Dün Başbakan'ın Zelenskyy'yi ağırladığını ve kendisinin de Washington'da görüşmeleri tartıştığını ekledi. Varılacak bir anlaşmanın adil, kalıcı, Rusya'yı caydırıcı ve Ukrayna tarafından kabul edilebilir olması gerektiğinin altını çizdi.
Rusya'nın saldırganlığının ve güvenlik tehditlerinin Ukrayna'nın çok ötesine geçtiğini, Avrupa şehirlerinde sabotaj, NATO hava sahasının pervasızca ihlali ve amansız siber saldırılar gördüğümüzü kaydetti. İngiltere'nin Ukrayna'yı desteklemesinin ahlaki ve stratejik olarak doğru olduğunu, çünkü kendi güvenliğimizin de tehlikede olduğunu ifade etti.
Değişen Tehditler ve Yaptırımlar
Konuşmasında, bir asır öncesine kıyasla güvenlik tehditlerinin dönüşen doğasına da değinen Bakan, geleneksel tehditlerin yanı sıra denizaltı iletişim kablolarına müdahale, biyoteknoloji ve yapay zekanın savaş silahı olarak kullanılması gibi yeni ve hibrit tehditlerin ortaya çıktığını belirtti.
Özellikle dezenformasyon tehdidine dikkat çekti. 1923'te Sovyetler Birliği'nin 'Dezinformatsiya' terimini icat ettiğini hatırlatan Bakan, bugün bazı kötü niyetli aktörlerin endüstriyel ölçekte bir yaklaşım sergilediğini söyledi. Moldova seçimlerinde sahte web siteleri, Afrika'da Ukrayna lideri hakkında yanlış iddialar içeren videolar ve Avrupa'da Rusya'nın stratejik hedeflerini ilerletmek için sahte belge ve deepfake materyalleri yayan ağlar gibi örnekler verdi.
"Buna Rus bilgi savaşı diyoruz ve kendimizi savunuyoruz" diyen Bakan, bu kapsamda dünya çapında milyonlara ulaşan Rus medya kuruluşu Rybar'ı, GRU'nun ön kuruluşu olduğu belirtilen Pravfond'u, Moskova merkezli 'düşünce kuruluşu' Coğrafi Uzmanlık Merkezi'ni ve kurucusu Aleksander Dugin'i yaptırım listesine eklediklerini duyurdu. Ayrıca, İngiltere ve müttefiklerine yönelik geniş ve ayrım gözetmeyen siber faaliyetlerinden dolayı Çin merkezli i-Soon ve Integrity Technology Group şirketlerine de yaptırım uyguladıklarını açıkladı.
Çok Taraflılık ve 'Yaratıcı Diplomasi' Çağrısı
Bakan, ikinci bir yansıma olarak, değişen ortaklıklara ve ihtiyaç duyulan yenilenmiş çok taraflılığa değindi. Artan küresel istikrarsızlık karşısında iki çarpışan perspektiften söz edildiğini: geleneksel çok taraflı ortaklıklar çağının bittiği veya sadece İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa edilen çok taraflı yapılara sığınmamız gerektiği. Bakan, her ikisinin de doğru olmadığını savundu.
"Bugünün dünyasında ihtiyacımız olan şey, her zorluğa en etkili işbirliği araçlarını bularak yaklaşmaktır: Yaratıcı diplomasi. Diplomatik girişimcilik. Görevin taleplerine uyum sağlayan, yeni, canlandırılmış ve daha çevik bir çok taraflılık biçimi" ifadelerini kullandı.
Bu yaklaşımın, Gazze'de ateşkes için ABD öncülüğündeki süreçte, İran'ın nükleer tehdidine karşı E3 işbirliğinde, Sudan'da insani ateşkes için Quad ve BM'deki çabalarda ve İngiltere'nin Fransa ve Almanya ile göç ve kaçakçılıkla mücadele anlaşmalarında görüldüğünü örnekledi.
Rusya ve Ukrayna konusunda da NATO'yu güçlendirmenin yanı sıra, Başbakan'ın liderliğiyle 'İstekliler Koalisyonu'nu kurmak gibi esnek ve yaratıcı şekillerde benzer düşünen ülkeleri bir araya getirdiklerini söyledi. "Avrupa, Euro-Atlantik güvenliğine yönelik tehditlerden korunmak için çok uzun süre ABD desteğine ağırlıkla güvendi. Artık bunu yapamayız. Avrupa adım atmalı" çağrısında bulundu. İngiltere'nin savunma harcamalarını 2035'e kadar GSYİH'nın %5'ine çıkarma kararını ve dünya çapındaki güvenlik işbirliklerini derinleştirme çabalarını hatırlattı.
Locarno Ruhu Yaşatılmalı
Bakan, konuşmasını, Alman Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann'ın 100 yıl önce bu salonda söylediği sözlerle bitirdi: "Şu gerçek ortaya çıkmıştır: Tek ve ortak bir kaderle birbirimize bağlıyız. Batarsak, birlikte batarız; yükseklere ulaşacaksak, bunu çatışmayla değil, ortak çabayla yaparız."
Stresemann'ın sözlerinin bugün de 100 yıl önceki kadar hayati ve güçlü olduğunu belirterek, "Barış, güvenlik ve demokrasi peşinde birlikte çalışma ve bu hedefi tehdit eden herkese karşı birlikte durma görevimizi hatırlatıyor" dedi. Bunun 100 yıl önce olduğu gibi bugün de görevleri olduğunu ve şimdi yaşatmaları gereken Locarno ruhunun bu olduğunu ifade etti.