Birinci Deniz Lordu General Sir Gwyn Jenkins, Uluslararası Deniz Gücü Konferansı'nda bir konuşma yaptı. Konuşmasında, deniz gücünün değişmeyen unsurlarını, değişen tehdit ortamını ve Kraliyet Donanması'nın bu zorluklara karşı geliştirdiği dönüşüm planlarını ele aldı.

Değişmeyen Unsurlar: Deniz, Coğrafya ve İttifaklar

Jenkins, konuşmasına değişmeyen unsurları sıralayarak başladı. Bunlardan ilkinin, küresel ticaretin ve enerjinin akışını sağlayan denizlerin ve okyanusların gücü olduğu belirtildi. Özellikle Kızıldeniz'deki olayların bu ticaret akışının ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiği kaydedildi.

Coğrafyanın bir diğer değişmez olduğu ifade edilerek, Norveç kıyılarının ve Birleşik Krallık'ın Atlantik'e erişimdeki kilit konumunun önemine dikkat çekildi.

Üçüncü değişmez olarak ittifakların gücü gösterildi. Jenkins, "Birlikte daha güçlüyüz" diyerek, farklılıkların bir güç kaynağı olduğunu ve bunun en iyi örneğinin NATO olduğunu vurguladı. NATO'nun yanı sıra dünya genelindeki ortaklıkların da önem taşıdığı, bu nedenle uçak gemisi görev grubunun Pasifik'e gönderildiği ve Avustralya ile nükleer denizaltı programına başlandığı aktarıldı.

Değişen Tehditler ve Teknoloji

Jenkins, değişen unsurların başında tehdit ortamının geldiğini söyledi. Dünyanın daha istikrarsız bir yer haline geldiği, otoriter rejimlerin yükselişte olduğu belirtildi.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline rağmen deniz yeteneklerine, özellikle Kuzey Filosu'na milyarlarca yatırım yapmaya devam ettiği kaydedildi. Son iki yılda İngiliz sularındaki Rus ihlallerinde yüzde 30'luk bir artış olduğu ifade edildi. Jenkins, "Yantar gibi casus gemileri sadece görünen kısım. Beni en çok endişelendiren, dalgaların altında olup bitenler" dedi.

Jenkins, "İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Atlantik'te sahip olduğumuz avantaj risk altında. Tutunuyoruz, ama çok değil. Rehavete yer yok" uyarısında bulundu.

Değişen bir diğer unsurun teknoloji olduğu vurgulandı. Teknolojik değişimin hızının hiç olmadığı kadar arttığı, yapay zeka alanındaki gelişmelerin önümüzdeki yıllarda daha da şaşırtıcı olacağı ifade edildi. Jenkins, geleceği tahmin etmek yerine, hıza uyum sağlayacak bir organizasyon inşa etmenin önemine işaret etti.

Yanıt: Dönüşüm ve 'Atlantik Kalesi'

Jenkins, bu zorluklara yanıt olarak sadece modernizasyonun değil, dönüşümün gerekli olduğunu söyledi. Bu kapsamda 'savaşan hibrit donanma' konseptini geliştirdiklerini, bunun kalbinde Atlantik Filosu'nun yer aldığını açıkladı.

Atlantik Kalesi, Atlantik Kalkanı ve Atlantik Saldırısı olmak üzere üç örtüşen konseptten bahsedildi. Jenkins, konuşmasında özellikle 'Atlantik Kalesi' üzerinde durdu.

Atlantik Kalesinin, Atlantik Okyanusu'na yerleştirilecek otonom sensörler ağıyla donanmanın 'gözü ve kulağı' olmayı amaçlayan yenilikçi bir konsept olduğu belirtildi. Jenkins, bu projenin sadece teknolojik değil, aynı zamanda tedarik süreçleri açısından da yenilikçi olduğunu söyledi. Donanmanın yatırdığı her bir pounda karşılık endüstrinin dört pound yatırım yaptığı, demonstratörler için yaklaşık yarım milyar poundluk Ar-Ge yatırımı yapıldığı kaydedildi.

Endüstrinin bu yolculuğa katılma nedenleri üç başlıkta açıklandı: ortak amaca inanç, donanmanın bir test yatağı olması ve küresel deniz otonom sistemleri pazarının 350 milyar poundluk büyüklüğü.

Jenkins, endüstriye uzun bir gereksinim listesi vermek yerine bir problem seti sunup çözüm üretmelerini istediklerini ve bunun başarılı olduğunu söyledi. Önümüzdeki yıl ilk sensörlerin suya yerleştirileceği ve 'hizmet olarak Atlantik Kalesi' sözleşmelerinin verileceği duyuruldu.

Norveç Savunma Bakanı'nın geçen hafta bu projeye katılmak istediğini açıklamasından memnuniyet duyduğunu belirten Jenkins, diğer müttefikleri de bu ağa katılmaya davet etti.

Diğer Gelişmeler ve Savaşmaya Hazır Plan 2029

Jenkins, 'Atlantik Kalesi'nin yanı sıra, iki yıl içinde suya indirilecek ilk otonom eskort gemisinden (Atlantik Kalkanı'nın bir parçası) ve gelecek yıl uçak gemisinden havalanacak hızlı jet savaş uçağı demonstratöründen (Atlantik Saldırısı'nın bir parçası) bahsetti.

Komando gücünün dönüşümüne devam edileceği, bu gücün tamamının Yüksek Kuzey'de Norveç ve diğer müttefiklerle birlikte çalışmak üzere yeniden rol alacağı ifade edildi.

Jenkins, "Bütün bunlar bilim kurgu gibi geliyorsa, değil. Bu bilim gerçeği. Bu geleceğin teknolojisi değil, şu an burada olan şeyler" dedi.

Konuşmasının sonunda, 'Savaşmaya Hazır Plan 2029'u başlattığını duyurdu. Kapsamlı savaş oyunlarına dayanan bu planın, zayıf ve güçlü yönleri anlamak ve müttefiklerle tamamlayıcılığı geliştirmek için tasarlandığı belirtildi. Plan kapsamında LPD iniş gemilerinin yerini daha dağıtık, daha küçük ve daha otonom platformların alacağı, subay eğitim sisteminin gözden geçirileceği ve bürokrasinin azaltılacağı açıklandı. Son 100 günde 200.000 saatlik gereksiz sürecin ortadan kaldırıldığı bilgisi paylaşıldı.

Birlikte Hareket Çağrısı

Jenkins, konuşmasını bir eylem çağrısıyla sonlandırdı. "Bunu yalnız yapamayız. Endüstri ve müttefiklere ihtiyacımız var" diyerek, denizleri, veri kablolarını, enerjiyi ve tedarik hatlarını korumak için birlikte hareket etmenin önemini vurguladı.

"Kolay olacağını vaat edemem. Önümüzde zorluklar olacak, ama iştahımız, kararlılığımız ve zihniyetimiz olduğu sürece, birlikte bu sorunları çözebiliriz" ifadelerini kullandı.