Londra Son Dakika - Londra Haberleri | İngiltere Haber
GBP/USD 1.3546 -0.07% GBP/EUR 1.1496 +0.02% GBP/AUD 2.0172 +0.38% GBP/CHF 1.0641 -0.19% GBP/JPY 210.6140 -0.27% GBP/CAD 1.8502 -0.29% GBP/USD 1.3546 -0.07% GBP/EUR 1.1496 +0.02% GBP/AUD 2.0172 +0.38% GBP/CHF 1.0641 -0.19% GBP/JPY 210.6140 -0.27% GBP/CAD 1.8502 -0.29%

 Zihinsel Yorgunluğun Sessiz Çığlığı

Sabit Aslan
Sabit Aslan

17.12.2025 00:11 | 386

“İnsanı en çok, bitmeyen işlerden çok, bitiremediği duygular yorar.”

(Bu sözü neden en başa koyduğumu yazının sonunda anlatacağım.)

Bir insanın yüzüne baktığımızda çoğu zaman yorgunluğunu görürüz; gözler çökmüş, omuzlar düşmüştür. Fakat asıl ağırlığın nerede olduğunu pek düşünmeyiz. Bedeni yoran şey çoğu zaman iş değildir; zihni kemiren şey ise çoğu zaman düşünce değil, düşünememektir. Çünkü zihnin yükü görünmezdir ama etkisi bedenin her noktasına yayılır.

Bugün teknolojiyle hızlanan ama insan ruhuyla ağırlaşan bir çağda yaşıyoruz. Herkes koşturuyor, fakat kimse nereye koştuğunu tam bilmiyor. “Acele giden ecele gider” atasözü boşuna söylenmemiş. Modern insan acele etmeyi ilerleme, durmayı ise geri kalmak sanıyor. Oysa zihnin en büyük yıpranması, tam da bu “hiç durmayan iç motor”dan kaynaklanıyor.

Zihinsel yorgunluk, görünmeyen bir hastalık gibi yayılıyor. Sosyal medyada gördüğümüz “mutlu yüzler” ile gerçek hayatta karşılaştığımız “yorgun ruhlar” arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum:

“İnsanın anlam arayışı, insanın yorulma sebebidir ama aynı zamanda ayağa kalkma gücüdür.”

Anlam arıyoruz, evet; fakat anlamın yükünü taşıyacak iç zemin zayıfladığında bu arayış güç yerine baskıya dönüşüyor.

Danışanlarımdan sık duyduğum bir soru var:

“Hocam, neden bu kadar çabuk tükeniyorum?”

Çünkü zihnin yorulduğunu fark etmek, bedenin yorulduğunu fark etmek kadar kolay değil. Beden yorulunca kendini yere bırakır; zihin yorulunca çoğu zaman daha da hızlanır. Dolu bir bardak bir damlayla taşar; zihnin “son damlası” ise çoğu zaman küçük bir an olur: yanlış bir söz, kısa bir mesaj, uzayan bir sessizlik, karşılıksız kalan bir beklenti…

Yazının başındaki o söz —insanı asıl yoranın bitmeyen işler değil, bitiremediği duygular olduğu— tam da buraya işaret ediyor. Zihnin yükü aslında “yapılacaklar listesi” değildir; “ertelenmiş duygular deposu”dur. Üzüntü ertelenir, öfke bastırılır, hayal kırıklığı halının altına süpürülür. Fakat halı büyümez; sadece kabarır. Biz o kabarıklığı görmezden geldikçe yorgunluk kronik hâle gelir.

Bir danışanın şu cümlesi hâlâ zihnimde:

“Hocam, sanki sürekli bir yarıştayım ama rakibimin kim olduğunu bilmiyorum.”

Bu cümle, çağımızın ruh hâlini özetliyor. Düşünmenin yerini tüketmek aldığında, okumak yerine sadece “akışa bakmak” hayatın normali hâline geldiğinde, hissetmek yerine “geçiştirmek” alışkanlığa dönüştüğünde zihin güçlenmiyor; tam tersine zayıflıyor.

Aileler, çalışanlar, gençler… Herkes aynı görünmez yorgunluğun altında. Bir anne bir gün şöyle dedi:

“Evde en çok sessizliğin sesinden yoruluyorum.”

Bu cümle, duygusal yorgunluğun en sade ifadesi. Çünkü sessizlik bazen huzurdur; bazen de içimizde konuşulmamış, adlandırılmamış, bastırılmış duyguların yankısıdır.

Gündelik hayatta taşıdığımız yüklerin çoğu aslında adı konulmamış yüklerdir: bitmemiş tartışmalar, yarım kalmış konuşmalar, söylenmemiş teşekkürler, yutulmuş kırgınlıklar, ertelenmiş yüzleşmeler… Bir atasözü der ki:

“Yükü hafif olanın yolu uzun olur.”

Bizim yolumuzun bu kadar kısa ve yorucu gelmesinin sebebi, büyük ihtimalle yükümüzün ağır olması değil; bu yükün görünmez olmasıdır.

Şimdi yazının başına koyduğum o ilk sözün sebebine gelelim.

“İnsanı en çok, bitmeyen işlerden çok, bitiremediği duygular yorar.”

Bugün insanlığı asıl yoran şey ne sadece teknoloji, ne tempo, ne iş yoğunluğu, ne de hayatın hızı. Asıl yorgunluk, içeride çözülememiş duyguların birikimi; dışarıda sürekli güçlü görünmeye çalışmanın ağırlığı; zihin ile kalp arasındaki bağ zayıfladığında ortaya çıkan iç çatışmadır.

Zihinsel yorgunlukla baş etmenin ilk adımı karmaşık değil, fakat cesaret ister:

Kendini duymak.

Kendini duymak için durmak. Durmak için cesaret etmek.

Çünkü bazı insanlar koşmayı bıraktığında düşecekmiş gibi hisseder; oysa düşmeyecek, yalnızca dinlenecektir.

Bu yazıyı şu cümleyle bitirmek istiyorum:

“İnsan ruhu bir cihaz değildir; şarj olmadan çalışmaz.”

Kendini onarmayı ihmal eden, bir gün bütün hayatını tamir etmek zorunda kalır.

Ve mesele teknoloji ya da hız değil; mesele zihnin ve duygunun hak ettiği bakımı yeniden kazanabilmesidir.

Bir sonraki yazıda işte bu bakımın nasıl yapılacağını konuşacağız. Çünkü bazen zihnin yükünü azaltmak, sadece bir cümlenin yönünü değiştirmekle başlar.

Psikolojik Danışman Sabit Aslan